Açıklama
HADİSLERLE HANEFİ FIKHI
Bu eser İmâm-ı A´zam Ebû Hanîfe (r.a.) Hakkında re´y ehlidir yani fıkhî konulara akılla çözüm buluyor hükümleri kitap ve sünnete dayanmıyor şeklinde yapılan eleştirilere; hanefi fıkhının bütün hükümlerini en ince teferruatına kadar tamamıyla Resûl-i Kibriyâ (s.a.v.) Efendimiz hazretlerine dayandırıldığını kaynaklarıyla ispat ederek en mükemmel şekilde cevâb vermektedir.
Ayrıca Kitap içerik olarak Hanefi mezhebi ve inceliklerini ve bu konular hakkında bize ulaşan hadislerin hem sened hem de metin olarak incelenmesi ve bu konular hakkında İmam-ı Azam (r.a.)´in görüşlerinin ne kadar isâbetli olduğunu beyan etmektedir.Hadislerle Hanefi Fıkhı; hadis, fıkıh, ilm-i hilaf, dil, karşılaştırmalı fıkıh ve usul konularını kapsamaktadır. Kitap bütün fıkıh konularını sistematik bir şekilde açıklarken Hanefi Mezhebi’nin hükümlerinin dayandığı hadis-i şerifleri rivayet ve dirayet yönünden inceler. Diğer mezheblerle arasındaki bazı farklılıkların hangi nedenlere dayandığını açıklar.
11. yüzyılın ortalarında Hindistan’da kendilerine “Ehl-i hadis” denilen bazı âlimler Hanefî imamlarının hüküm verirken hadise değil kıyasa dayandıklarını, bu yüzden pek çok meselede hadise muhalefet ettiklerini ileri sürmüşler, Hanefî âlimleri de bu iddiaların temelsizliğini ortaya koymaya çalışmışlardır. Zafer Ahmed et-Tehanevî de yirmi yıl çalışarak meydana getirdiği kitabı İ’lâü’s-sünen adıyla yayımlanmıştır.
İ’la’ü’s-sünen’de Hanefîler’in görüşlerinin delili olan sahih hadis ve eserler ile sahabe kavilleri kaynakları ile birlikte zikredilmiş, rivayetlerin sened ve metinleri hakkında muhaddislerin değerlendirmelerine kısaca temas edilmiş, sahih rivayetlerin ardından bunları desteklemek amacıyla varsa zayıf rivayetlere de yer verilmiştir. Zikredilen rivayetler sened ve metin açısından tenkide tâbi tutulmuş, fıkhî yönleri üzerinde durulmuş, bu konularda mezhebin muteber kitaplarından alıntılar yapılmış, görüş farklılığı olan yerlerde müftâbih kavil belirtilmiştir. Son olarak ise diğer mezheplerin delil olarak kullandığı hadislerle Hanefî mezhebinin delilleri karşılaştırılmış, Hanefîler’in delillerinin tercih sebepleri açıklanmıştır. Fıkıh bablarına göre düzenlenen eser “Kitâbü’t-Tahâre” ile başlayıp “Kitâbü’1-Edeb ve’t-tasavvuf” ile sona ermektedir.
Müellifin Kitabı Takdimi
Günah denizine dalan bana, ümmetin hakîmi, karanlık noktaları aydınlığa kavuşturan, efendim ve hocamın sevinç duyması ve hayatında esenlik içinde Yüce Allâh’ın rızâsını kazanmış olarak yaşaması, Yüce Allâh’ın üzerime büyük nimetlerinden ve mu‘azzam ihsanlarındandır. Hocam, bu eserin bu cildini görmüş olmakla çok sevindi. Cildin tamamını ve özellikle de bölümlerdeki önemli bahisleri gördükten sonra şöyle dedi: Bu eser, hiç kuşkusuz benzeri olmayan bir kitâb olacaktır. Hocamın, ilmimin ve amelimin artması için bana yaptığı duâ, sevincimi ve neşemi kat kat arttırdı. Hocam, o kadar sevindi ki dayanamayıp bana şerefli hırkasını giydirdi. Bu hırka, paha biçilmez bereketleriyle ve manevî değerleriyle öyle üstün bir hırka ki hükümdarların paha biçilmez taçları onun yanında değersiz kalır. İçime öyle doğuyor ki; imâmımız ve Müslümanların İmâm-ı Ebû Hanîfe (r.a.), bu çalışmadan sevinç duymuş ve hoşlanmıştır. Bu çalışma, ayrıca onun fazîletini ve kemalini itiraf eden, büyüklüğünü, azametini kabûl eden diğer müctehid imâmları da sevindirmiştir. Çünkü onlar kendisini övüp ona karşı edep dairesi içinde kalmışlardır. Yüce Allâh’tan bu kitâbı kabûl edip, razı olmasını dilerken aynı şekilde onun merhametli ve şefkatli Peygamberi (s.a.v)’inde hoşnut olmasını dilerim. Çünkü Allâh’ın rızâsı dostlarının rızâsındadır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in göz aydınlığı varislerini ve seçkin bağlılarını kabûldedir. Ya Rabbi! Bizden kabûl buyur! Çünkü sen işiten ve duyansın. Bu eseri Yüce Allâh’a tertemiz bir kalble gelmek hâriç, hiçbir malın ve evladın fayda vermediği o günde rızana vesile eyle! Hamd, başta ve sonda Allâh’a mahsûstur. Selâm, O’nun elçisine, yaratıkların en fazîletlisi Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize, O’nun âilesi, mütevâtir olarak peşpeşe ashâbına olsun. Sözü geçen efendimin -şerefi daim olsun, Yüce Allâh onu yüceltsin- eseri övdükten, eliyle, malıyla, diliyle ve ağzıyla teşekkür ettikten sonra kendi kalemiyle yazdığı da şudur:
Takriz
Allâme, önde gelen ilim adamı, yaratıkların yüz akı, Şeyhü’l-İslâm, Muhammed (s.a.v.) ümmetinin hakîmi, hanîf dînin müceddidi, iyilik ve takva ehlinin başı, şereflilerin ve akıllıların başkanı, sâliklerin lideri, ariflerin zübdesi, sapıklık ve azgınlık görüntüsünü yok eden, rüşd ve hidâyet merasimini ihyâ eden, dînin tâcı, ümmetin sirâcı, takvâ sâhibi temiz insan, muhaddis, müfessir, fakîh, veli, alîcenâb imâm, efendimiz, hâfız, sika, sebt, hüccet, Şeyh Eşref Alî Tehanevî -Yüce Allâh onun bereketini üzerimizden eksik etmesin ve âlemleri bitip tükenmez irşadlarıyla nurlandırsın- şöyle dedi: Allâh’a hamd ve Peygamber (s.a.v.)’e salât u selâm olsun. Eserin bu cildinin te‘lifini bitmiş görünce sevindim ve müellifini, duâmla, övgümle ve hırkamı kendisine hediye etmek sûretiyle sevindirmekten kendimi alamadım. Umûdum Yüce Allâh’ın beni dîne hizmet edenler kervanına az bir katkı ile de olsa dâhil etmesidir. Yüce Allâh, bu umudumu gerçekleştirdi. Yine umûdum, Allâh’ın ihsânı ve bütün mahlûkatın Efendisi (s.a.v.)’in bereketiyle dîne hizmet edenlerin arasına beni katmasıdır.